İmpetigo başlıca çocukları etkileyen, oldukça bulaşıcı, sık görülen ve bakteri adı verilen mikroplar tarafından oluşturulan yüzeyel deri enfeksiyonudur.
Hastalık genellikle Staphylococcus aureus adı verilen bir bakteri tarafından oluşturulur. Küçük sıyrıklar gibi deri bütünlüğünün bozulduğu durumlarda bakteriler kolaylıkla çoğalır. Sıcak ve nemli havalarda daha sık görülür. Hastalığın ortaya çıkmasını kolaylaştıran faktörler arasında yüksek ısı, fazla nem, kötü hijyen ve deri travmaları yer almaktadır.
Genellikle vücudun açık bölgelerine (yüz, boyun, eller, kollar, bacaklar) yerleşir. Sıklıkla sarı-bal rengi kabukların bulunduğu yaralar şeklinde görülmekle beraber bazen su dolu kabarcıklar da gelişebilmektedir. Yaz dönemlerinde ve ılıman iklimlerde daha sık görülmektedir.
Kişide ek bir hastalık yok ise genellikle tedaviye iyi yanıt verip kısa sürede geriler. Ancak vücut direncini düşüren bir hastalık varsa daha dikkatli olmalı, doktorunuzun önerilerine mutlaka uymalı ve kontrollere gitmeniz gereklidir.
Bulaştırıcılığı çok yüksektir. Temas yolu ile kişi kendisinde diğer bölgelere veya başka kişilere bulaştırabilir. Bu nedenle yakındaki diğer çocuklar hatta erişkinlerin korunması lezyonla direk temas etmemesi önemlidir.
Tedavide ilk önce zorlamadan, pomadlar yardımı ile yumuşatarak ya da doktor kontrolünde kabukların kaldırılması ilk işlem olmalıdır.
Tedavi sırasında kabuklar öncelikle kaldırılmalıdır. Çünkü sürülen ilaçlarla beraber hastalığın kendi özelliği ile oluşacak kabuklanma mikroplar için çatı görevi gösterir ve enfeksiyonun iyileşmesini geciktirir.
Tedavide yerel antibakteriyel kremlerin uygulanması önerilir. Çok fazla lezyonun ve ateş, halsizlik, iştahsızlık gibi bulguların bulunması durumunda ağızdan antibiyotikler de verilebilmektedir.
Hastalık mikrobu bazı kişilerde perianal bölge (makat) ve burun deliklerinde yerleşmiş olabilir. Özellikle tekrarlayan enfeksiyonlarda bu bölgelere de yerel antibakteriyel krem uygulaması yapmak gerekmektedir. Ancak birçok hastalıkla karışabilir. Bu nedenle resimdekine benzer veya tarife uyan bir bulgu olması durumunda mutlaka bir dermatoloji uzmanına muayene olmanız gerekmektedir. Bazen bu hastalık MRSA denilen dirençli bakterilerle de gelişebilir. Bu nedenle doktorunuz ihtiyaç duyarsa bakteri kültürü amaçlı lezyondan örnek alabilir.
Kolaylaştırıcı faktörler devam ettiğinde impetigo tekrarlayabilir.
Hastalığın tekrarlamaması için su ve sabunla ellerinizi yıkamanız önemlidir. Kişisel bakım ve hijyenik kurallara uymak çok önemlidir. Çocuklarda ve bebeklerde bu konuda dikkatli davranması gereken kişiler annelerdir. Onlara önemli görevler düşmektedir. Yüzeyel sıyrık ve çatlaklara dikkat etmek ve temiz tutmak gerekmektedir. Buralardan mikroplar giriş yapar ve hastalığı başlatabilir.
Derinin derin kısımlarının ve deri altındaki dokuların mikroplarla oluşan iltihabına sellülit adı verilir. Genellikle bacaklarda oluşan sellülit kollar, yüz gibi vücudun diğer bölgelerinde de ortaya çıkabilir. Hastalığın etkeni sıklıkla Streptokok ve stafilokok türü bakterilerdir.
Bakteriler, deri içine yanık, kesik, sıyrık, ülser gibi yaralardan veya egzema, mantar gibi deri hastalıklarına bağlı gelişen çatlaklardan girerek iltihaplanmaya neden olurlar.
Sellülit kesik, sıyrık gibi alanlara yakın olan yerlerde deride kızarıklık, şişlik, hassasiyet ve ağrıya ile ortaya çıkan bulgular gösterir.
Sellüliti diğer bir kozmetik rahatsızlık olan kozmetik selülitden ayırt etmek gerekir. Kozmetik sellülit deri altındaki yağ dokusunun düzensizliği nedeniyle cildin portakal kabuğu gibi görünmesi durumudur. Kilo vermek, spor yapmak, egzersiz yapmak, kozmetik işlemlerle düzelebilmektedir.
Sellülit olan deriye dokunulduğunda kırmızı, şiş, sıcak, ağrılı hissedilir. Vücutta kırgınlık halsizlik, baş ağrısı olabilir. Ateş titreme oluşabilir. Çevreye doğru yayılma eğilimindedir. Bacakta olduğunda kasıktaki, kollarda olduğunda koltuk altındaki lenf bezleri şişer.
Sellülit kişiden kişiye bulaşmaz. Ancak hastalığınız devam ettiği sürece ellerinizi sık sık yıkamalı ve havlu gibi kişisel eşyalarınızı aile bireyleri ile paylaşmamalısınız.
Tedaviye mümkün olan en erken sürede başlamak gerekir. Hastaların büyük çoğunluğu antibiyotik tedavisi ile tamamen düzelir. Tedavinin gecikmesi veya tedavi edilmediği durumlarda apse, ülser gelişimi, kas ve kemik dokuya iltihabın yayılması, damar iltihaplanması (tromboflebit), kanın mikroplar tarafından zehirlenmesine (sepsis) neden olabilir.
Sellülit tedavisinde en az 7 gün süreyle antibiyotikler kullanılır. Enfeksiyon hafifse öncelikle ağızdan alınan antibiyotiklerle tedavi edilir. Yatak istirahati, tedaviye olan cevabı ve iyileşmeyi hızlandırır. Ancak uzun süre aynı pozisyonda yatmak, damar içinde pıhtı oluşum riskini arttıracağı için sık sık pozisyon değiştirilmeli, kısa süreli yürüyüşler yapılmalıdır.
1-3 gün içinde belirtilerin hafiflemesi beklenir. Eğer gerilemezse doktorunuza tekrar başvurmak gerekebilir. Hastalık şiddetli seyrederse veya ağızdan alınan antibiyotik tedavisine yanıt alınamazsa, damar yoluyla antibiyotik tedavisi verilir. Doktorunuz tedavinize ağrının ve ödemin azaltılması için ağrı kesici ilaçlar ekleyebilir. Islak, soğuk pansumanlar önerebilir.
Sellülit bacaklarda olduğunda, yatak istirahatinin yanında bacağın yukarıda tutulması, aşağı sarkıtılmaması gerekir. Eğer mantar veya egzema gibi deri hastalıkları varsa tedavi edilmelidir.
Furonkül/Karbonkül, çıban olarakta bilinen bir deri enfeksiyondur. Bakteriler, kıl kökü ve yağ bezi kanalına girerek, basit bir enfeksiyondan yaşamı tehdit edecek kadar şiddetli klinik tablolara yol açabilirler. En sık boyun, ense, kalça, kol ve bacaklarda görülür. Diyabetiklerde ve obezlerde daha sık ortaya çıkar. Kaşıntı, ağrı ve şişlik olabilir.
Sağlıklı insan derisi, hastalık yapan bakteri, virüs ve mantarlara karşı çeşitli yollarla bariyer oluşturur. Bariyer bozulduğunda bakteriler, deri ve mukozadan giriş yapar. Kısa bir süre içerisinde bir ya da birden fazla kıl kökü etrafında birkaç cm çapında sert, ağrılı, kırmızı bir şişlik ortaya çıkar. Bu apsenin dış merkezinde koyu renkli tıkaç, içerisinde ise bakteri, kan ve ölü deri hücrelerinden oluşan bir sıvı vardır. Zamanla büyür, gerginleşir ve ağrısı artar.
Genellikle boyun, yüz, ense, omuz, meme ve kalça bölgesine yerleşim gösterir. Birden fazla kıl kökü tutulmuşsa furonküloz adını alır. Sağlıklı genç bireylerde görülse de yaşlı, obez, bağışıklık sistemi zayıf ve diyabeti olanlarda daha sık saptanmaktadır. Enfeksiyon deri altı yağ dokusunu etkilemişse karbonkül olarak tanımlanır. Daha çok kalça, sırt ve boyunda görülür. Ağrı, ateş, genel durum bozukluğu yapabilir, genellikle iz bırakarak iyileşir.
Hastanın istirahat etmesi sağlanmalı, kısa aralıklarla takip edilmelidir. Absenin olgunlaşmasını sağlamak için sıcak pansuman uygulanır, olgunlaşan abse kesi yardımı ile boşaltılır. Antiseptikler, antibiyotikli kremler, ağızdan geniş etkili antibiyotikler, ağrı kesiciler kullanılır. Tekrarlayan furonkül olgularında burunda etken bakterinin taşıyıcılığı araştırılır, gerektiğinde tedavisi yapılır. Tedavi süresi 2-3 haftayı bulmaktadır. Tedaviye uyumun önemi hasta ve yakınlarına açıklanmalıdır.
Follikülit kıl kökü iltihabıdır. Vücudun kıl barındıran herhangi bir yerinde ortaya çıkabilir. Kılı çevreleyen ağrılı şişlik ve bazen bunun ortasında yerleşen irinli bir kesecik olarak görülür. Sıklıkla kendiliğinden ya da basit bir tedavi ile iyileşir.
Sık görülen bir deri hastalığıdır. Kıl kökünün sürtünme ya da basıya bağlı olarak hasarlanması sonrasında o bölgede mikroorganizmaların çoğalarak iltihap oluşturmalarına bağlı gelişir. Boyun ve kasıklar gibi derinin kıvrım yerleri ile sakal bölgesi ya da cinsel organlar gibi sürtünmeye maruz kalan alanlarda daha kolay oluşur. Neden olan mikroorganizmalar en sıklıkla stafilokok türü bakteriler olmakla beraber mantarlar ve virüsler de follikülit yapabilir.
Kılı çevreleyen ağrılı kızarık şişlik ve bazen orta kısımda irinli bir kesecik olarak görülür. Kaşıntı ve hassasiyet eşlik edebilir. İlerleyen günlerde irinli şişliğin açılması ile kabuklanma gözlenebilir. Kıl kökünden derine ilerleyen follikülit, fronkül (çıban) adını alır. İltihap derinleştikçe şişlik ve hassasiyet artar. Birkaç kılın birlikte iltihaplanması karbonkül olarak adlandırılır.
Follikülit birkaç gün içerisinde kendiliğinden ya da basit bir tedavi ile iyileşir. Ancak bazı risk faktörlerinin varlığında follikülite yol açan mikroorganizmalar derin dokulara yayılıp kan dolaşımına da karışabilir. Bu durumda genel durum bozukluğu, yüksek ateş gibi bulgular acil tedavi gerektirir. Follikülitin daha şiddetli formları sayılabilen fronkül ve karbonkül ise her zaman hekim tarafından tedavi edilmelidir. Tekrarlayan folikülitler kıl kökünün harabiyetine bağlı kıl/saç kaybına ve deride nedbe oluşumuna neden olabilir.
Follikülite en sıklıkla neden olan mikroorganizmalar (bulaşıcı hastalık yapabilen gözle görülemeyecek kadar küçük canlılar, “mikroplar”) stafilokok isimli bakterilerdir. Uçuk etkeni olan virüs, pseudomonas bakterisi ya da gram negatif bakteri olarak adlandırılan diğer bazı mikroorganizmalar ve mantarlar da follikülite yol açabilir. Kılın deri yüzeyine çıkamadan geriye dönerek içeriye uzaması olan kıl dönmesine bağlı olarak bir mikroorganizma olmaksızın da iltihap gelişebilir.
Follikülit herkeste gelişebilir. Ancak aşağıda sıralanan bazı durumlarda follikülit ortaya çıkması daha kolaydır:
Genellikle deri muayenesi tanı koymak için yeterlidir. Bazen doktorunuz neden olan mikroorganizmayı ve hangi ilaçların etkili olacağını anlamaya yönelik kültür antibiyogram adı verilen incelemeyi yapmak isteyebilir. Bu amaçla irin dolu kesecik içeriğinden örnek alıp laboratuarda inceleme yapılır.
Yılancık hastalığı olarak da bilinen erizipel; deride ağrı, kızarıklık, şişlik ve ısı artışı ile ortaya çıkan en çok bacaklarda görülen bir deri enfeksiyonudur. Tedavide gecikilirse enfeksiyon vücuda yayılabilir. Bu nedenle ihmal edilmemeli, erken dönemde tedavi için hekime başvurulmalıdır. Erizipel, deride kızarıklık, şişlik, ısı artışı ve ağrı ile seyreden bir bakteriyel deri enfeksiyonudur. Her yaşta görülebilen bir hastalık olan erizipel, vücudun herhangi bir bölgesini tutabilir. En sık 60-80 yaşları arasında ve bacak bölgesinde izlenmektedir.
Erizipel, bakterilerin deri altına girmesine bağlı olarak gelişir. Genellikle streptokok isimli bakteri hastalıktan sorumludur. Bakteriler deri bütünlüğünü bozan bir yaralanma, mevcut deri hastalığı, yara zemini ve çatlaklardan deri altına girebilmektedir. Deri altına giren bakteriye karşı gelişen reaksiyonla deride kızarıklık, şişlik, ısı artışı ve ağrı gelişir.
Yenidoğanda olası göbek güdüğünden deri altına giren bakteriye bağlı göbek çevresinde; gençlerde yüzdeki sivilcelerle oynama ya da burun kıllarını koparmaya bağlı yüz, baş, boyun bölgesinde; yetişkinlerde ise mantar enfeksiyonlarına bağlı ayak parmak aralarındaki ya da tabanındaki çatlaklardan bacaklarda sık görülür. Dolaşım bozuklukları ve buna ikincil gelişen yaralar, ekzemalar, böcek sokmaları da bakteriler için giriş kapısı olabilir. Üst solunum yolları enfeksiyonlarından sonra da yüzde erizipel gelişebilmektedir. Diyabet (Şeker hastalığı), hareketsiz yaşam koşulları ve bağışıklık sistemini baskılayan hastalıklar ve ilaçlar da erizipel gelişimine yatkınlık oluşturabilmektedir.
Erizipel, deride bölgesel olarak kızarıklık, şişlik, ısı artışı ve ağrı ile karakterizedir. Başlangıçta küçük kızarık yama şeklinde görülür, bu alan giderek büyür ve kabarık hal alır. Şiddetli enfeksiyonlarda içi su dolu kabarcıklar da görülebilir. Enfeksiyon ile ilişkili olan bölgelerde lenf bezlerinde ağrılı şişlikler gelişebilir. Deri enfeksiyonu ile birlikte ya da deri belirtilerinin gelişiminden önceki 48 saat içinde halsizlik, iştahsızlık, bulantı, kusma, üşüme, titreme ve yüksek ateş görülebilir. Kas, eklem ağrısı ve baş ağrısı eşlik edebilir.
Erken dönemde tedavi başlanmazsa apse, kangren, kalıcı şişlik, enfeksiyonun kana yayılmasına bağlı sepsis, menenjit, zatüre gibi durumlar ve damarlarda tıkanıklık ve emboli gelişebilir. Ölümle sonuçlanabilir.
Erizipelde, özellikle altta yatan bir neden olan durumlarda (ayaktaki mantar enfeksiyonları gibi), %20 oranında bölgesel olarak tekrarlama görülebilmektedir. Bu nedenle mutlaka erizipel olgularında altta yatan sebep olup olmadığı değerlendirilmeli ve saptanırsa neden ortadan kaldırılmaya çalışılmalıdır. Tekrarlayan erizipellere bağlı kalıcı dolaşım bozukluğu ve derideki lenfatik damarların tıkanmasına bağlı, bacakta lenfödem denilen kalıcı şişlikler ve uzun vadede elefantiazis nostras olarak isimlendirilen fil ayak görünümü gelişebilir.
Erizipel tanısında tetkik yaptırılmasına gerek yoktur. Enfeksiyon bulguları açısından genel kan tetkikleri yapılabilir. Bakteriyel kültür incelemelerinin, tanıya ve tedaviye pek katkısı olmadığı için yapılmaları gereksiz bulunmaktadır.
Erizipel tedavisinde enfeksiyonun hızla kontrol altına alınabilmesi amacıyla antibiyotikler kullanılmaktadır. Eğer penisilin alerjisi öyküsü yoksa antibiyotik olarak öncelikle penisilinler tercih edilir. Hafif olgularda ağızdan ilaçlarla tedavi yeterli olabilirken, şiddetli enfeksiyonlarda hastaneye yatış ve damardan antibiyotik tedavisi gerekebilir. Antibiyotik tedavisi, ağrı kesici ve inflamasyonu giderici ilaçlar ve yangıyı azaltan pansuman ve soğuk kompres gibi tedavilerle desteklenmelidir.
Yatak istirahati yapılmalı, erizipel olan bölge sarkıtılmamalı, mümkünse yüksekte tutulmalıdır. Bacaklarda ödem gelişimini önlemek için kompresyon çorapları kullanılabilir. Tedavide kullanılan ilaçların olası yan etkilerinin gelişimini önlemek ve enfeksiyona bağlı sıvı kaybını telafi edebilmek amacıyla bol sıvı alımına dikkat edilmesi önerilmektedir. Enfeksiyon için olası giriş kapılarının ve altta yatan nedenin de değerlendirilip, saptanırsa tedavi edilmesi gerekmektedir. Tekrarlayan olgularda erizipel gelişimini önlemek için uzun dönem antibiyotik tedavisi kullanılabilir.
Erizipel doktor tavsiyelerine uyulduğunda kolayca ve hızla tedavi edilebilen bir hastalıkken, erken müdahale edilmediğinde enfeksiyon vücuda yayılabilir ve hayatı tehdit edebilir. Bu nedenle deride ağrılı kızarıklık ve şişlik olan durumlarda vakit kaybetmeden hekime başvurulmalıdır.
Sayfa Özeti: Bakteriyel Enfeksiyonlar
Anahtar Kelimeler:
Bu sayfa sadece bilgilendirme amaçlıdır. Doktoruzun muayenesi veya önerilerinin yerini tutmamaktadır.
Aklınıza takılan noktaları lütfen muayeneniz sırasında doktorunuz ile görüşünüz.